DİL SINAVLARI İÇİN EN ÖNEMLİ 500 KELİME Vol.1
1. abandon = (1) (birini) terk etmek (= leave) (2) bir şeyden vazgeçmek (= give up)
2. abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek
3. abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with)
4. absorb = içine çekmek, emmek
5. abstain from = (alkol, ilaç vb) --- den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from)
6. abundance = bolluk, bereket
7. abundant = bol, bereketli
8. accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak *** accelerator = gaz pedalı
9. accept = kabul etmek, razı olmak
10. access = erişmek, ulaşmak
11. accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir
12. accommodate = (misafir, konuk vb) ağırlamak (= put up)
13. accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek (* Pain and fever accompany inflammatory diseases)
14. accomplish = başarmak (= achieve)
15. accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak
16. accuracy = doğruluk, kesinlik
17. accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct)
18. accurately = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precisely, correctly)
19. accuse (of) = birini bir şeyle suçlamak, itham etmek
20. achieve = başarmak, yerine getirmek
21. acknowledge as = (1) kabul etmek, --- olarak tanımak (2) (mektup, mesaj vb) aldığını gönderen kişiye bildirmek
22. acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with)
23. acquire = (dil, miras, huy vb) edinmek, kazanmak (= obtain, attain) (*She acquired a huge fortune.) (* I acquired Turkish but I learned English in school.)
24. acquisition = edinim
25. activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (= supporter)
26. adapt = bir şeye uyarlamak, uydurmak ( = adjust)
27. addict = bağımlı, tiryaki *** drug addict = eroin bağımlısı
28. addiction to = bağımlılık, tiryakilik
29. addition = ilave, ek
30. additionally = ayrıca, bunun yanı sıra, buna ilaveten (= furthermore, moreover)
31. adequately = yeterli bir şekilde (= sufficiently)
32. adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to)
33. adjustment = düzeltme,intibak, uyma
34. administer = (1) idare etmek, yönetmek (2) (damardan ilaç vb) vermek, sağlamak
35. admire = hayran olmak
36. admit = kabullenmek, itiraf etmek
37. adopt = (1) evlat edinmek (= take up) (2) (önlem, tedbir vb) almak (adopt measure) (3) (başkasına ait bir şeyi) benimsemek (dil, din vb)
38. adore = çok sevmek, tapmak
39. adverse = zıt, kötü
40. advocate = (1) savunmak (= defend) (2) desteklemek (= support)
41. affect = etkilemek (= influence)
42. aggravate = gittikçe kötüye gitmek, fenalaşmak (= deteriorate, worsen)
43. aggressive = saldırgan
44. aid = yardım etmek (= help)
45. alien (to) = yabancı
46. alongside = yanında, bitişiğinde (beside, next to)
47. alter = değiştirmek (= change)
48. alteration = değişiklik
49. amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing)
50. amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi)
51. amendment = değişiklik, (kanun vb) üzerinde değişiklik yapmak (= alteration)
52. amusing = eğlenceli, zevkli
53. announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare)
54. anticipate = ummak, beklemek
55. apologize = özür dilemek (apologize to someone for something)
56. appalling = korkunç (= dreadful, horrendous)
57. appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous)
58. appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak
59. approach = (1) (zaman/ mesafe bakımından birine/bir şeye) yaklaşmak (* Do not approach with fire! (2) (bankaya/yüksek bir mevkiye vb) müracaatta bulunmak, ricada bulunmak (* She approached the bank for a loan)
60. appropriately = uygun olarak (= suitably)
61. approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek
62. arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb)
63. artefact = insan eliyle yapılmış (sanat)
64. ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up)
65. ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek
66. aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek (* I’ve always aspired to be a singer)
67. assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up)
68. assess = değerlendirmek (= evaluate)
69. assign = atamak, tayin etmek, görevlendirmek (= appoint)
70. assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek
71. associate = (zihninde insanlar/eşyalar arasında) çağrışım yapmak, çağrıştırmak (* I always associate the smell of baking with my childhood.) (2) (kötü yolda olan veya kötü alışkanlıkları olan insanlarla) arkadaşlık yapmak, düşüp kalkmak (* Don’t associate with those glue-sniffers.)
72. assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb) üstlenmek, üzerine almak (= take on) (* I temporarily assumed the responsibility for her)
73. assure = birine teminat vermek, emin kılmak, garanti vermek
74. astonishment = şaşırtmak, şaşırmak (= amazement, bewilderment)
75. attach = iliştirmek, eklemek (= enclose)
76. attack = saldırmak, saldırı
77. attain = elde etmek, erişmek (= gain, obtain)
78. attainment = ulaşmak, erişmek
79. attend = iştirak etmek, katılmak
80. attribute = (bir sebebe/nedene) dayandırmak (= base on/upon)
81. auditorium = dinlenme/izleme salonu, seyircilerin oturduğu bölüm
82. available = mevcut, var olan
83. avert = (1) olmasını önlemek (2) başka yöne çevirmek (trafik akışını vb)
84. avoidable = kaçınılabilir, engellenebilir
85. award = ödül
86. backward = geri kalmış, geriye doğru
87. badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak
88. barely = (1) hemen hemen hiç, neredeyse hiç (2) güçlükle (= hardly, scarcely)
89. bargain = (1) pazarlık, anlaşma (2) pazarlık etmek (3) kelepir, ucuz eşya
90. barren = kurak, verimsiz (= infertile, arid)
91. basic = temel (= essential, fundamental)
92. bazaar = pazar, alışveriş yeri
93. behave = davranmak
94. believe = inanmak
95. belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions)
96. beloved = sevgili, hazret
97. bitingly satirical = aşırı alaycı, insafsızca eleştirme
98. bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird)
99. blanket = battaniye
100. blaze = (1) ateş, alev, yangın (2) parlamak
101. bolt = fırlayıp kaçmak, tabanları yağlamak
102. branch = dal, branş
103. break off = (nişan, nikah vb) bozmak, ayrılmak
104. breed = (1) (hayvan için) doğurmak, yavrulamak (2) hayvan yetiştirmek
105. bribery = rüşvet *** offer bribes = rüşvet teklif etmek
106. bride = gelin
107. brief = kısa, öz *** in brief = kısaca, öz olarak
108. bring up = (1) çocuk büyütmek (2) kusmak (3) ortaya (konu vb) atmak
109. broadcast = (radyo, televizyon, hava durumu için) yayın
110. Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly)
111. broil = ızgara yapmak, kavurmak
112. bullfight = boğa güreşi
113. bully = (1) kabadayı, zorba (2) kabadayılık yapmak, zorbalık yapmak
114. burial = gömü, gömme
115. burn = (1) yakmak (2) yanmak
116. button = düğme
117. calculator = hesap makinesi
118. call for = talep etmek, istemek (= demand)
119. calm = sakin
120. can’t take one’s eyes off = gözlerini birinden veya bir şeyden alamamak
121. cancel = iptal etmek (= call off)
122. captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating)
123. captive = tutsak, esir
124. captivity = tutsaklık, esaret
125. capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend)
126. careless = dikkatsiz
127. carry out = (çalışma, deney, anket vb) yürütmek, icra etmek (= fulfil, conduct)
128. carve = (1) (tahta vb) oymak (2) (et vb) kesmek
129. casually = günlük, sıradan, havadan sudan
130. caution = uyarı, dikkat
131. cease = sona erdirmek, durdurmak ( cease-fire= ateşkes)
132. ceaseless = aralıksız, durmadan (= non-stop)
133. celebration = kutlama
134. celebrity = ünlü
135. census = nüfus sayımı
136. ceremony = tören
137. charge (with) = --- ile yargılamak (mahkemede) (= try)
138. circulate = dolaşmak, dolaştırmak, deveran etmek (vücuttaki kan vb)
139. circulation = (1) dolaşım (2) gazete tirajı, günlük satış oranı
140. cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention)
141. citizen = vatandaş *** Citizenship = Vatandaşlık
142. clarify = açıklamak (= explain)
143. claw = pençe, hayvan pençesindeki kıvrık tırnak
144. clearance = (1) mağazayı boşaltma, malları elden çıkarma, tasfiye (2) izin, yeşil ışık
145. close = (sıfat) yakın
146. closed = kapalı
147. closure = (1) kapanış (2) iflas
148. coincide with = aynı zamana denk gelmek/tesadüf etmek (= fall on the same date)
149. collapse = (1) (bina vb için) çökmek (2) bayılmak
150. collapsible = katlanabilir (kanepe vb)
151. collar = (1) yaka (2) tasma
152. colleague = iş arkadaşı
153. collide with = çarpışmak (= crash into)
154. commence = başlamak (= start) *** commencement speech = açılış konuşması
155. comment on = yorum yapmak (= interpret)
156. commercial = ticari
157. commit = (1) (intihara vb) kalkışmak, yeltenmek (2) (suç, cürüm) işelemek (3) (kendini işine, ailesine vb) adamak (= devote)
158. commit = kalkışmak, yeltenmek *** commit suicide = intihar etmek
159. common = (1) ortak (2) sıradan, yaygın *** in common with = --- ile ortak nokta
160. commonplace = yaygın, sıradan (= ordinary, usual)
161. commuter = ev ile iş arasında mekik dokuyan/gidip gelen
162. companion = dost, arkadaş
163. company = (1) arkadaşlık, dostluk (2) şirket
164. compel = zorlamak, mecbur bırakmak (= force, oblige)
165. compensation for = (1) tazminat ödemek (2) telafi etmek
166. compete = rekabet etmek, yarışmak ***competition = müsbaka, yarış
167. compete against = başkasıyla yarışmak, rekabet etmek
168. compete with = başkasıyla aynı yerden beslenmek/geçim sağlamak (kangurular koyunların otlaklarından otlanan rakip hayvanlar olması gibi)
169. competition = (1) rekabet (2) müsabaka, yarış
170. compile = derlemek, bir araya getirmek (bilgi, delil vb)
171. complain to somebody about something = şikayet etmek
172. completely = tamamen, bütünüyle (= entirely)
173. comply (with) = --- e uymak,--- e itaat etmek (= abide by)
174. compose = oluşturmak, meydana getirmek *** be composed of = --- den oluşmak
175. compound = bir sürü binanın bulunduğu etrafı çevrili mekan
176. comprise = içermek (= include)
177. compute = hesap yapmak, bir notu bilgisayara girmek(= calculate )
178. conceal = gizlemek, saklamak (= hide)
179. conceive as = (1) --- olarak algılamak/düşünmek (2) conceive of = bir şeyi ilk kendisi akıl etmek (= senaryonun konusu vb) (3) gebe kalmak
180. conclude = sonuç çıkarmak (= assume)
181. conclusion = sonuç, netice, yargı
182. condition = durum, hal / koşul,şart
183. conditionally = şartlı olarak, belli şartlara bağlı
184. conduct = (1) (deney, anket vb) idare etmek, yürütmek (= carry out) (2) (isim hali) davranış (= behaviour)
185. conduct = (1) (deney,çalışma vb) yürütmek,icra etmek (2) davranış (= behaviour)
186. confess = itiraf etmek (= speak out)
187. confident (of) = emin
189. confirm = (1) onaylamak, doğrulamak (= verify) (2) (bir iddiayı, davayı vb) güçlendirmek, pekiştirmek (= strengthen)
190. conflict = (1) çatışma, savaş (2) anlaşamama, tartışma
191. conflict with = çatışmak, çarpışmak, savaşmak
192. conform to = uymak, uyuşmak (= obey the rules)
193. confront = (1) karşılaşmak, yüz yüze gelmek (2) confront about = yüzleştirmek
194. confuse = karıştırmak, şaşırmak
195. conquer = (1) fethetmek (2) yenmek, galip gelmek
196. consent = (1) razı olmak (2) izin,rıza (= permission)
197. consent to = razı olmak
198. consequence = sonuç, netice (= result)
199. conserve = korumak, muhafaza etmek
200. considerable = büyük ölçüde, önemli miktarda,
azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl)
azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl)
0 yorum :